Takip pıtırcıkları
11 Temmuz 2010 Pazar
machuca
1973'te şili'de pinochet'nin allende'yi darbeyle devirmesini iki çocuğun gözünden anlatan izlenilesi ve tatlı bi film..41. Antalya Altın portakal Film Festivali'nin de açılış filmi.
hayat bu işte........
''sayın tanrı ve insanları denemeyiniz''... Nietzsche ne güsel bir sözdür denendiğimizde sonuçlarını fazlasıyla görmemiz mümkün:) yine yolculuk yine ayrılık vakti bloguma yine ara wericem:( hayatımda her zaman şuna inanırım hiç bi zaman her şey tam olmuyor mutlaka bi parça eksik oluyor işte o parça sadece gidip geliyor tamamlanmıyor ama hiçbir zaman. hayat böle bişi sanırım.Mutlu olmak için çok uğraşıyoruz sonuç.........?telefonu renginden dolayı alan özelliklerine bakmayan bir insanım ben anlattıklarımın kopukluğu uzun süre yazmamanın doğurduğu bir sonuç....
2 Temmuz 2010 Cuma
the lake house..
geçmiş geçmişte kalmaz......Sivas
"Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!.. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi."
Başbakan Tansu Çiller, 3 Temmuz 1993
Başbakan Tansu Çiller, 3 Temmuz 1993
yılan prens
padisahla karisinin bir türlü çocugu olmuyormus, ne yapmislarsa bir türlü bir çocuk sahibi olamamislar. bir gün yasli, uzun sakallari olan beyaz bir adam saraya konuk gelmis, padisah adami çok sevip aksam yemegine alikoymus. yemekten sonra sakalli ihtiyar "galiba sizin meyveniz yok," demis. padisah hemen atilmis, "her meyveden var, ne istersiniz?" demis. "yok," demis ihtiyar, "onu söylemiyorum, galiba sizin çocugunuz yok, onu söylemek istiyorum." padisahla karisinin gözleri dolmus, "çok istedik, ama olmadi," demisler. "peki," demis ihtiyar, "ben size bir yol gösterecegim, dediklerimi yaparsaniz çocugunuz olur. ülkenin en ucundaki dagin tepesinde bir pinar var, baharin yaza baslandigi gece, tam sabah olurken, mehtap batmadan, günes de çikarken çirilçiplak o pinara girip yikandiktan sonra, 'hayirlisi neyse olsun' deyip birbirinize kavusacaksiniz." yasli adam bunlari söyledikten sonra odasina çekilmis, ertesi sabah da kimseye görünmeden saraydan ayrilip gitmis. padisahla karisi, büyük bir kalabalikla yola çikmislar, dagin basindaki pinara girip yikanmislar, sonra da çadirlarina çekilip yataklarina girmisler. padisahin karisi, "allahim bize bir evlat ver de nasil verirsen ver," demis. o gece padisahin karisi hamile kalmis. aradan dokuz ay geçmis. dogum vakti gelmis. saraya ülkenin en ünlü ebelerini çagirmislar. ama sultan bir türlü doguramiyormus, ne yaparlarsa yapsinlar sultan bir türlü doguramiyormus. kentte babasiyla ve üveyannesiyle yasayan çok güzel ve çok fakir bir genç kiz varmis. padisah, öfkesinden karisini dogurtamayan bütün ebelerin basini vurdurtmus. bunu duyan kötü kalpli üveyanne, saraya gidip, "benim bir üvey kizim var, sultani dogurtsa dogurtsa o dogurtur," demis. bunun üzerine saraydan adam gönderip kizi çagirtmislar. kiz basina ne gelecegini anlamis, dogru annesinin mezarina gitmis, annesinden akil sormus: "annecigim ben ne yapacagim, hiçbir ebenin dogurtamadigi sultani dogurtmak için beni çagirdilar, benim de kellemi kesecekler." tam o sirada ak sakalli bir ihtiyar peydah olmus mezarin yaninda, "aglama kizim," demis, "ben sana ne yapacagini anlatacagim, dediklerimi yaparsan, kelleni kurtarirsin." sonra kiza ne yapacagini anlatmaya baslamis. "sultan benim dediklerimi tutmadi, hayirlisini isteyecegine, ne olursa olsun dedi, bu yüzden de evlat yerine karninda bir yilan tasiyor simdi, sen saraya gidince, hemen bir kazan süt isteyeceksin, sütü sultanin bacaklari arasina yerlestireceksin, sütün kokusunu alan yilan da disari çikacak." kiz saraya gitmis, ihtiyarin dediklerini yapmis. gerçekten de sultan, kocaman, kara bir yilan dogurmus. hemen padisaha haber vermisler. sultan hanim aglamis, "ne yapacagiz," diye bir zaman çirpinmislar, sonunda "yilan milan, evlat evlattir," deyip yilani kimseye göstermeden sarayin arka odalarindan birine yerlestirmisler, ülkede padisahin bir evladi oldu diye senlikler yaptirmislar. aradan yillar geçmis, arka odada birakilan kara yilan büyümüs, bir gün padisah babasina haber göndermis, "ben artik evlenmek istiyorum," demis. padisah, ne yapsin, bir tanecik evladi. vezirlerden birinin kizini ogluna istemis. dügün yapilmis, gelini gerdege sokmuslar, ertesi sabah kapiyi açmislar ki, kizin cesedi bir kösede yatiyor. yilan kizi sokup öldürmüs. baska bir vezirin kiziyla evlendirmisler. yilan onu da sokup öldürmüs. saraydaki kizlar birer birer öldükten sonra, halktan kizlarla evlendirmeye baslamislar yilan prensi, o kizlar da ölmüs. genç kizlar saraya gelin gidip birer birer ölüyormus. halk, prensin yilan oldugunu bilmiyormus, ama prensle evlenen kizlarin öldügü memlekette yayilmis, herkes kizini memleketten kaçirmaya çalisiyormus. bir gün yilani dogurtan ebe kizin üveyannesi, saraya gitmis, "benim çok güzel bir kizim var, sultani da zaten o dogurtmustu, prensin dilinden o anlar, onunla evlendirin prensi," demis. hemen kadinin evine adamlar gönderilmis, kiz babasindan istenmis, adamcagiz ne yapsin, padisaha hayir diyecek hali yok ya, kizini vermis. bunu duyan kiz ölecegini anlamis, hemen annesinin mezarina kosmus yeniden. "annecigimi beni prensle evlendirecekler ama prens bir yilan. beni de öteki kizlar gibi sokup öldürecek, genç yasimda ölecegim," demis. kiz annesinin mezari basinda aglarken, beyaz sakalli ihtiyar görünmüs yeniden. "aglama," demis, "yilan kiligindaki prens aslinda çok yakisikli bir delikanlidir, dedigimi yaparsan insan haline döner, çok mutlu bir hayat sürersiniz." "ne yapacagim?" diye sormus kiz. ihtiyar da anlatmis. "seni gerdege sokacaklari zaman, üstüne kirk gömlek giyeceksin. sen odaya girince yilan sana 'soyun' diyecek, sen bir gömlegini çikart, sonra sen de ona 'sen de soyun bakalim yilan bey,' de, o da derilerinden birini çikartacak, sonra sana yeniden, 'soyun' diyecek, sen gene ikinci gömlegini çikarttiktan sonra ona 'sen de soyun yilan bey,' diyeceksin, böyle böyle kirk derisini de çikarttiracaksin, kirkinci derisini çikarttiktan sonra yakisikli bir delikanliya dönecek. ama sakin ola ki, o bütün derilerini çikartmadan sen soyunup kalma. o derilerini çikartmadan soyunursan, seni çiplak görürse sokup öldürür." kiz hazirlanmis, alip saraya götürmüsler, dügün olmus, sonra kiza gerdege gireceksin demisler, kiz da ihtiyar adamin dedigi gibi kirk gömlek giymis üstüne, her sey ihtiyarin dedigi gibi olmus, bir kiz çikartmis gömlegini, bir yilan çikarmis derisini, birlikte soyunmuslar, sonunda kirkinci deriden de sonra yilan çok yakisikli bir delikanli olmus, ikisi yillarca mutlu yasamislar..."
kitaptan ayrı okununca pek anlamlı gözükmesede çok derin bi öykü..
kitaptan ayrı okununca pek anlamlı gözükmesede çok derin bi öykü..
Etiketler:
ahmet altan,
kitap,
öykü,
tehlikeli masallar
1 Temmuz 2010 Perşembe
e. e. Cummings..
Edward Estlin Cummings (1894 - 1962), E. E. Cummings ismini kullanan Amerikalı şair, ressam, deneme ve oyun yazarıdır. Hayatı boyunca dokuz yüzden fazla şiir, iki roman, birkaç tane de tiyatro oyunu ve deneme kitabının yazarı olan Cummings'in, bunların yanında birçok tablosu bulunmaktadır. 20. yüzyıl şiirinin en önde gelen ve popüler yüzlerinden biridir.E. E. Cummings'in geleneksel olmayan majüskül (büyük) harf kullanma tarzı zaman zaman yayıncı ve okurları tarafından isminin küçük harflerle ve araya nokta konulmadan yazılması suretiyle öne çıkarılmıştır. Ölümünden sonra eşi tarafından bir kitabın önsözünde[1] belirtildiği üzre yazar sadece küçük harf kullanarak şiirlerini yazmıştır. Böylece ismi resmi olarak "e. e. cummings" olarak değiştirilir. Fakat daha sonra, Cummings tarafından eserlerini Fransızcaya çeviren kişiye yazılan bir mektup incelendiğinde isminin yazılışında büyük harf kullanılmasını tercih ettiği ortaya çıkar[2]. Bugün Cummings'i araştıran bir kişi yazarın ismini küçük harfle yazmasının bir alçakgönüllülük göstergesi olduğunu düşünebilirken, bir diğeri bu durumu yazarın kibirli olmasıyla açıklamaktadır.
'''''Gidelim hadi dedi adam/ Çok uzağa değil dedi kadın/ Çok uzak da ne ki? dedi adam/ Olduğun yer dedi kadın..." Cummings'''
" Seni diğerlerinden farksız kılmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez
sex and city 1
uzun süredir yazamamanın içimde werdiği sıkıntı.... Hayatımın yine fazlasıyla sudan çıkmış balık misali olma dönemlerine girmiş bulunmaktayım insanların hepsimi gereksiz ve saçma gelir bu aralar yalnızlığa ihtiyacım war ciddi anlamda huzur istiyorum.Bunun dışında uzun süredir film islemiyorum cumartesi günü artık 2si,ninde çıkmasıyla isleme zamanı die düşündük sewdim eğlenceli bi filmdi dizisi eminim daha eğlencelidir ama hiç islemedim 2sinide yarın alıp islesem fena olmas:)
25 Haziran 2010 Cuma
Bende değişmek istiyorum artık...
Renksiz hayaller dolu dökülen gözyaşlarım
Ezikliği kalbimde yaşanmış tüm aşkların
Tüm acıları anıları bana bırakıp gitme
Beni bana ver artık peşinden sürükleme
Duymak istiyorum duymak istiyorum
---Kalbimde ruhunu duymak istiyorum----
Görmek istiyorum görmek istiyorum
Gözümde gözünü görmek istiyorum
İncitme kalbimi bırakıp gitme
Sana kendimi verdim beni yok etme
Ne olur suskun bir şeyler söyle
Karanlığın içinde kaybolma öyle
Duyabilsem kalbini okuyabilsem seni
Sessiz feryatlarını acı ağıtlarını
Tüm haykırışlarını hissetmek istiyorum
Sana yaklaşıp seninle ölmek istiyorum
günlerdir yazmamak hiçbir şey yapmak istememek ruh yorgunluğu ve arka fonda emre aydın duymak istiyorum çok güsel sözleri çok hoşuma gitti.artık sorunlarımı anlatmaktan yoruldum kendimi değiştirmeye çalışıyorum artık her şeyi hemen anlatan biri değildi içinde saklayan biri olmak istiyorum nasıl olsa anlatsanda anlatmasanda o senin sorunun bunun için uğraşıorum en azından başarabilir miyim bilmiyorum.
17 Haziran 2010 Perşembe
elimden sanki küçük bir balık kayıp gittii.......(E.G)
hayatımın fazlasıyla sıkıcı ve gerçekten sorunlu geçtiği dönemdeyim YİNE benim için yaz=belirsizlik kararsızlık ve gerçek anlamda içi dolu sorunlar bu kelimelerin yerine roma slovenya bled norveç demeyi inan çok isterdim..çok fazla mutsuz olmak beni korkutuyor çünkü mutsuzluğumun artması.. hep böle olur biri diğeri derken sorunlarım artar ve kendi içimde çözülmez bir hal alır sonra iyi bir yerlere bağlanmak zorunda............insanların garipliğine ses çıkarmaz bir hal aldım bakıyorum we o öle diorum bu böle bulaşmıım en iyisi herkes kendi ekseninde mutlu ben mutsuzluğuma dewam ...kimseyi umursamadığım bi dönemdeyim sanırım ilk kez netim bukadar..yılbaşında alaçatıda butik otelde geçirmeyi.şirincede kahwaltı yapmayı eskişehirde okumayı ne çok ister(d)im
11 Haziran 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)