YERALTINDAN NOTLAR
*demin… seninle… birleştik… birbirimize ağzımızı açıp tek söz söylemedik. sonra da tuttuk, yabansı yabansı konuştuk… sevişmek bu mudur? insanlar böyle mi birleşmeli? bu, rezillik değil de nedir?
*kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acı mı daha iyi?
Uzun zamandır izlediğim en iyi oyunlardan bazen klasiklerden şaşmamak gerekli sanırım.
Hayatımdaki en büyük şükür sebebim gardaşım İYİ Kİ varsın,iyi ki doğdun.
Ananemin en çok söylediği Allah iyi insanlarla karşılaştırsın sanırım dünyadaki en güzel dileklerden biri, çok iyi insanlar biriktirdim. İş arkadaşınız bazen en yakın arkadaşınız olur, omzunda bile ağlarsınız. Hayatın bana dayatmaya çalıştıklarını, önyargıları kırmayı öğrendiğim bir süreç.
El ele yürümek en hasret olduğum…
”elele yürümek- bunu yapabilecek miyiz?” diye sormak istemiştim sana: -herhalde -galiba kemal demirel’den yıllar önce işittiğim; belki kendi sözü olan- o sözü anımsamıştım: ‘sevgi, iki insanının birbirlerinin yüzüne bakmaları değil, birlikte aynı yöne bakmalarıdır.’elele tutuşma edimini düşün - bunu, en başından başlayarak, kendiliğinden, doğallıkla, hiç yadırgamadan yapmıştık: benim sağ elim, senin sol elin; tıpatıp, içiçe, sımsıkı… öyle olurdu ki, sokağa, yürümeye çıktığımızda, ellerimiz sanki kendiliklerinden bilirlerdi tutuşmaları gerektiğini; aynı anda da, karşılıklı, birbirlerini bulup, kavuşurlardı.bu, birbirimize iletmekte olduğumuz anlam(lar)ın bir tür odak noktasıydı - sanki, ilişkimizin, somut, fiziksel, hatta ‘duyumsal’ temeli..ve tabii, ‘yürümek’ - bu konuda kafamı nasıl bozmuş olduğumu biliyorsun: y ü r ü m e - b i r l i k t e yürüme… -daha ulu birşey bilmiyorum. -sevişmek bile, bütün yakınlığıyla, yüceliğiyle, güzelliğiyle; ama patlayan ve sönen tutkusuyla, heyecanıyla, doyumuyla, birlikte yürümektan daha üstün değil- hele, bir de, birlikte gidilecek bir yer (bir amaç, bir erek) varsa…
---yürüyüş----ne kavram ama!…. ” (Oruç Aruoba)
Ne derin bir yazıdır bu.