Takip pıtırcıkları

19 Ocak 2010 Salı

en uzak mesafe




en uzak mesafe ne afrika'dır, ne çin, ne hindistan..


ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ı$ıldayan..


.en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir,


birbirini anlamayan...........................................

BİMDE ESKİ SEWGİLİYİ GÖRMEK:)


Son patitoyu da attım ağzıma ve bim'e doğru yola çıktım. zaten iki adım > >

ötesi bim. annemin terliklerini giyip çıkayım lan dedim, kim iki saat > >şimdi > >bağcık bağlayacak. ama olgun bir erkek insanda eğreti duran şeylerin > >başında anne terliği geliyormuş canlar, ben bunu anladım. > > > >bim her zamanki gibi sakindi. klima çalışıyor ama soğutmuyordu. nasıl bir > >klima lan bu diyerek incelemeye başladım. ama görevli beni balici sandı, > >çünkü ayaklarımda da acayip terlikler altımda çamaşır suyu sıçrayıp da > >rengi atmış bir pijamayla pek de güzel bir gaspçı havası > >veriyordum. > > > >"abi bu klima üflemiyor galiba" dedim. ama cevap vermedi, işine döndü. ben > >de doğruca patitoların olduğu yere gittim. aman allahım bu ne güzellik. > >bissürü patito yan yana. gel de alma. hemen iki paket aldım. zaten sudan > >ucuz. bir de le porta almak lazımdı. gittim onu da aldım. > > > >tam arkamı dönüp gidecekken tanıdık bir ses duydum. pek bir tanıdık. sanki > >bir zamanlar kulağıma "aşkım" diye yankılanan bir ses şimdi "süt de > >alalım. > >dost süt olsun" diyordu. bir zamanlar kulağıma "seni seviyorum" diye > >yankılanan bir ses şimdi "yok muratbey kaşar alalım o daha ucuz" diyordu. > >yavaşça arkamı döndüm. patitolar ve le porta elimden yere düştü. evet, > >eski > >sevgilimdi bu. > > > >bir zamanlar sevdiğim kadındı. bir zamanlar elele tutuşarak mal gibi > >gezdiğimiz kadın. şimdi nişanlısıyla > >bim'e gelmiş alışveriş yapıyordu. bir > >zamanlar aşık olduğum kadındı bu. ve alışveriş arabasında le cola, blume, > >dost süt, dost peynir, muratbey kaşarları gibi birsürü ürün vardı. evet > >bir > >zamanlar uğruna canımı verebileceğim kadındı bu. > > > >ben şaşkınlıktan elimdekileri yere düşürünce bunlar birden irkildi ve > >hemen > >arkasını döndü. ben, beni görmesinler diye hızlıca aşağıya eğildim ama > >lanet olası bim'de raf diye bir şey yok ki. tansaş olsa arkadaki adam seni > >göremez ama raf yerine kolilerde ürün sergileyen bim sayesinde > >saklanamadım. > > > >peki size sorarım. siz arkanızı döndüğünüzde, devekuşu gibi saklandığını > >sanan ama ayağında ufak numara anne terlikleriyle sıçar gibi çömelmiş ve > >kıç çatalı gözüken bir adam görseniz ne yaparsanız? işte onlar da öyle > >yaptılar. bastılar > >kahkahayı. yavaş ve gurur yıkılmışça ayağa kalktım. le > >portam manzunca yerden bana bakıyordu. ben gibi yıkılmış, öylece > >yatıyordu. > > > >gözlerine baktım. le portanın değil lan, eski sevgilimin. ban baktı, > >mahzun > >bir bakış görmek isterdim ama alay ediyordu resmen. ayaklarıma bakıyordu. > >anne terliği giymiş, parmakları ucundan çıkmış bir ayak. buydum işte. sen > >bu adamla bir zamanlar çıkmıştın. şimdiki sevgilin çok iyi giyinmiş ama > >bir > >bak bakayım ona. bim'de bu şıklık? sence de biraz samimiyetsiz değil mi? > >ben en azından yakışıyorum buraya. içimden geldiği gibiyim. > > > >böyle düşündüm ama sonra hassiktir dedim. adam kapmış kızı, ben de lavuk > >gibi pijamayla terlikle geziyorum. kim naapsın lan beni. "nasılsın > >görüşmeyeli?" dedim. "iyiyim" dedi. "ne güzel" dedim. "hıhı" dedi. > > gittikçe > > > >gerginleşiyordu ortam. yeni sevgilisi kıllandı mı acaba diye baktım ama > >"nasıl olsa bu lavuktan bir zarar gelmez" düşüncesi hasıl olduğundan zerre > >s..kinde değildim herifin. adam en ucuz kangal sucuğu seçmekle meşguldu. > > > >"niye böyle olduk biz?" der gibi baktım. "ne diyorsun?" der gibi baktı > >bana. "niye böyle olduk diyorum?" der gibi tekrar baktım. "ne diyorsun > >anlamıyorum" der gibi tekrar baktı bana. "neyse s..ktir et" der gibi > > baktım. > >s..tir etti alışverişe devam etti. bir güle güle demeden. > > > >gözyaşlarımı saklayarak iki poşet patitoyu ve le portamı yerden aldım ve > >kasaya gittim. bir de blume peçete aldım yüzlük paket, gözyaşlarımı silmek > >için. kasadaki görevli yine baliciymişim gibi baktı bana, "paran var mı" > >der gibi baktı bana, bana bakmasın artık kimse. al lan paranı der gibi > >uzattım, para üstü beklemeden çıktım ama sonra hemen geri dönüp > >şahsiyetsizce aldım paranın üstünü. tam çıkacakken fiş almayı unuttuğum > >aklıma geldi. dönüp onu da aldım. mina koyim, bir romantizm de yaşayamadık > >be. > > > >eve giderken serkan geldi yavaşça yanıma. tek dostum, yoldaşım, üzgün > >olduğumu anlayabilen tek insan. > > > >"abi bir şey diycem. pijamanın kıçında delik var, kıçın gözüküyor, baya > >bir > >büyük" > > > >o günden beri evdeyim. bim'e de kapıcıyı yolluyorum. > > > >

Dolce Gabbana Light Blue EDT& ıncandessence




Granny Smith yeşil elma, beyaz gül, amber, yasemin ve frezya. . çok hoş bir kadın kokusu. . LightBlue olarak da bilinir.Fiayatı 137,90 TL-dan 231,29 TL-e kadar değişmektedir.çok güsel ve hoş bi koku en beğendiğim parfüm bayılıyorum kokusuna.param olursa bi gün alırım:)




Orkidenin, frezya ve sarı lale ile karışımından oluşan parfüm buda benim kullandığım awonun ürünü bu parfümede bayılıyorum şubat ayı katoloğunda indirim var.2tanesi 56 tl fiyatıda kokusuda çok cazip çok sewiyorum bu kokuyuda.

kürk mantolu madonna


Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yazdığı bir romanıdır. Romanın önemli karakterleri arasında Maria Puder ve Raif Efendi yer alır. Raif efendi'nin içine kapanık yaşamında ruhsal olarak ne büyük fırtınalar yaşadığı ve bunları dile dökemeyip günlüğüne aktardığı; büyük aşkının yarattığı duygularının anlatıldığı, saf tertemiz ve çok büyük bir aşk romanı.Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk ve tek eseri şu an için ve beni etkileyen gerçekten muhteşem bi kitap eline kalemi alıp kitaptan cümleleri bolca çizeceğimiz bir kitap en sevdiklerim arasındadır.

^^^^^^^^hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim^^^^^^^^

^^^"dünyada bir tek insana inanmıştım. o kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. ona kızgın değildim. ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. ama bir kere kırılmıştım. hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum^^

"...insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar..."
hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatırlamıyorum. bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?

şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum...içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!"